15 Mayıs 2011 Pazar

METAL MÜZİK TARİHİ


Heavy Metal ne zaman başladı? Buna yanıt vermek oldukça zor. Bu konuda isim yapmış Rock yazarlarının çoğu ilk Heavy Metal eserleri olarak Kinks grubunun "You Really Got Me" ve Who'nun "My Generation" şarkılarını gösterirler. 1964'e denk düşen bu parçaları Modern Heavy Metal parçaları ile karşılaştırdığımızda, nesine Metal dendiğini pek anlamasak da uzmanlar öyle diyorlarsa bir bildikleri vardır. Müzik yaşantısını hala sürdüren Alice Cooper (Gerçek adıyla Vincent Fournier), lise yıllarında kurduğu grubu The Spiders ile ilk gerçek Heavy Metal'ci ünvanını tartışmasız bir şekilde alır. Gerçi Cooper'ın da günümüzdeki anlamıyla Metal yapmaya başlaması 1971 tarihli klasiği "Love It To Death" ile olur.

1966 ile birlikte sözsel ve enstrümantel sertliğini yavaş yavaş artıran Rock, kökleri olan Rock n'Roll ve Blues'dan biraz daha uç noktalara kaymış ve "Hard Rock" tabiri ilk defa kullanılmaya başlanmıştır. 1965-1970 yılları arasında müziklerine Hard Rock denilebilecek gruplar da doğmaya başlamıştır. Golden Earring, Cream, Jimi Hendrix Experience, Led Zeppelin, Vanilla Fudge, Iron Butterfly, Steppenwolf, Blue Cheer, MC5, Deep Purple, Grand Funk Railroad, Free, Uriah Heep, Mountain, Humble Pie, Bloodrock, Black Widow, Cactus ve Black Sabbath bu türün öncüleri arasındadır. Heavy Metal terimi ise ilk kez Steppenwolf'un ünlü parçası
"Born To Be Wild"da, motosiklet gürültüsünü tanımlayan "heavy metal thunder" tamlamasında kullanılmıştır.

Cream ve Jimi Hendrix Experience, Heavy Metal'e ticari anlamda hayat veren ilk gruplardır. "Sunshine Of Your Love" ve "White Room"daki sert Eric Clapton gitarları ile Cream, yıllar sonra kurulacak Metal gruplarını derinden etkilemiştir. Bir diğer efsanevi grup ise Heavy Metal'in en büyük efsanesi Jimi Hendrix'in taşkın gitarını temel alan Jimi Hendrix Experience'dır. "İnsanlar salamura gibi üstüste yığılmışlardı. Onları harekete geçirmek için gürültülü müzik yapmaya karar verdim" diyen Hendrix bir bakıma Heavy Metal'in de temel mesajını vermektedir. Iron Butterfly da 19 dakikalık unutulmaz klasiği "Inna Gadda da Vida" ile daha sonraları bu tarz müziğin önemli unsurları olacak uçup giden davul ve gitar sololarına ilk örnekleri vermiştir.

ABD'de Bad Company ve UFO gibi gruplar patlama öncesi Heavy Metal'in temelini oluştururlarken, asıl patlamayı gerçekleştirecek gruplar İngiltere'de kurulma aşamasındadır. Deep Purple klasik müziğe de yakın tarzda ilk albümlerini yayınlarken, daha depresif söylemiyle Led Zeppelin Hard Rock ile Heavy Metal arasındaki ince çizgide durmaktadır. Ama bir grup vardır ki patlamanın tek başına ateşleyicisi olacaktır: Black Sabbath. 70'lerin başında Hard Rock / Heavy Metal tarzı müziğin kralları sayabileceğimiz bu üç İngiliz grubuna kısaca değinmekte fayda var.

Deep Purple, Rock dünyasında o ana kadar görülmemiş kompozisyonlar ve cesaret isteyen enstrümantel teknikler getirmiştir. Bunda iyi bir klasik müzik dinleyicisi olan Jon Lord ile gerçek bir gitar ustası olan Ritchie Blackmore'un payı büyüktür; tabii bir de muhteşem sesiyle Ian Gillan'ın. Progressive Rock örnekleri sayabileceğimiz ilk üç albümünün ardından bir de Londra Senfoni ile klasik müzik konseri veren ve bunu albüme döken grup, biraz da Blackmore ve gruba yeni giren Gillan'ın baskıları ile daha sert müziğe döner ve muhteşem "In Rock" 1970'de yayınlanır. Bunu izleyen "Fireball" ve "Machine Head" gruba Hard Rock krallığını getirecektir. "In Rock"tan muhteşem "Child In Time" ve "Machine Head"den unutulmaz "Smoke On The Water" gruba tartışılmaz bir konum kazandırmıştır. "Fireball", "Highway Star" ve daha sonraki eserlerinden "Burn" gibi enerjik parçaların yanında "Lazy", "Mistreated" gibi depresif parçalar ile adlarını Rock tarihine yazdırmışlardır.

Led Zeppelin'in müziği Purple'ınki ile karşılaştırıldığında biraz daha serttir. Onda klasik müzik havası veren tuşlu çalgılar ve teknik isteyen ama sonu belli bir tarzdaki gitar soloları yoktur. Zeppelin'in gitar soloları daha uçuktur ve beklenmedik yönlere gider. Davul daha vurucudur, asla arka planda kalmaz. Sözler daha sert ve daha tabu konularla ilgilidir. Önceleri, Eric Clapton ve Jeff Beck gibi efsanevi gitaristler çıkaran Yardbirds'de çalan Jimmy Page ve solist Robert Plant'in önderliğinde oluşturdukları tarz ile Heavy Metal'e satanik damgası vurulmasına yol açacak ilk gruptur Led Zeppelin. Sonrasında grubun başarı için ruhlarını şeytana sattığı, bir çok şarkı sözlerinde gizli gizli şeytanı ve satanizmi öven sözler olduğu söylenecektir. Biraz da bunun ve isimsiz ilk dört albümün yarattığı gizemle grup hatırı sayılır bir kitleyi kendine bağlamıştır.

Reggae'den folka bir çok değişik müzik tarzını Heavy Rock potasında erittikleri müzikleriyle adlarının yanına "Tüm zamanların en çok bilinen Heavy Metal grubu" ünvanını da ekleyeceklerdir. Bunda hala bile ABD radyolarında en çok istek alan parça olan "Stairway To Heaven"ın da etkisi büyüktür. Bunun yanında "Whole Lotta Love", "Black Dog", "Dazed And Confused", "D'yer Mak'er" gibi klasiklerini de unutmamak gerekir. Daha geç dönem eserleri arasında da "Kashmir", "Achille's Last Stand" gibi uzun ve sağlam bestelerini saymak gerekir.

Grubun "rock till you drop" tarzı konserleri ise saatler süren ayinlere dönmektedir. Enerji ve adrenalin üst düzeydedir; bir de konser alanının üstünü kaplayan marihuana dumanı. Sonradan bir çok Metal konserinde görmeye alışacağımız uzun gitar ve davul soloları ilk defa Zeppelin tarafından gerçekleştirilmiştir. John Bonham'ın kendini kaptırdığı konserlerde bir saate varan davul soloları attığı anlatılır efsanelerde! Ve Black Sabbath. 30 yıl sonra dönüp bakıldığında ve günümüz şartlarına göre değerlendirildiğinde Deep Purple ve Led Zeppelin'e ancak Hard Rock grubu denilebilecekken, Black Sabbath tartışılmaz bir şekilde Heavy Metal'dir. Bu yüzden grubun Heavy Metal tarihindeki yeri eşsizdir. Yoğun, karanlık, uğursuzluk kokan müzikleri ve adeta çatırdayan gitarları ile yepyeni bir tarz getirirler Rock'a. Gitarist Tony Iommi ve grup arkadaşları Ozzy Osbourne, Geezer Butler ve Bill Ward, iki klasik albüm "Paranoid" ve "Master Of Reality" ile bunlarda yer alan klasikler "N.I.B.", "Paranoid" ve "Children of the Grae" ile Heavy Metal'e yön çizerler.


Metallica ve Nirvana gibi yıllar sonra kurulacak gruplar müzikal yönelimlerini, üyelerinin gençliklerinde dinledikleri Black Sabbath klasiklerinden alacaklardır. Ciddi bir şekilde bakıldığında Black Sabbath öyle bir gruptur ki katıksız saf Heavy Metal'in, yetmişlerin sonunda patlayacak Punk/Metal tarzının, seksenlerin sonu doksanların başında Seattle'da patlayacak Grunge'ın, Kuzey Avrupa ülkelerinde çıkış bulacak satanik söylemli Black Metal'in temelinde durmaktadır.

Her ne kadar Satanizm'i Heavy Metal'e Led Zeppelin'in soktuğu kesin olsa da bunu en iyi kullanan grup Black Sabbath olur. Giyimlerinden sahne düzenlemelerine, şarkı sözlerinden albüm kapaklarına kadar her konuda buram buram şeytan kokmaktadır grup. Normal olarak grubun, sıradan ebeveynler üzerinde yarattığı infial büyüktür. Yıllar yılı sürecek Heavy Metal düşmanlığının temelleri de Sabbath'in özellikle de asi solistleri Ozzy'nin kişiliğinde toplanan tepkiler ile atılır.

Yetmişlerin ortalarında, yedi yeni grup sahneye çıkar ve farklı yönlere doğru giderek bir Heavy Metal yelpazesi oluşumuna katkıda bulunurlar. Judas Priest, bu tarz müzikte çift solo gitarist kullanan ilk grup olur. Aerosmith blues'a geri dönüş ile birlikte seks ve uyuşturucuyu da getirir. Thin Lizzy coşturucu ve eğlendirici bir tarzın öncüsüdür. "Bohemian Rhapsody" gibi bir şaheserin yaratıcısı Queen ise daha seçkinci ve adına uygun bir şekilde daha asildir. Kiss, Alice Cooper'ın makyajını ve sahnesini biraz daha ileriye götürerek Glam Rock'ın temellerini atar. Blue Oyster Cult ise 60'ların basit söz ve ritmlerini Heavy Metal'e katan gruptur. AC/DC'nin getirdiği ise Heavy Metal'in temel taşlarından olacak saldırganlıktır.

Bu yıllarda ortaya çıkmış olan bir çok grup, birer Heavy Metal devi olarak yerlerini sağlama alırken, Metal dışı olarak sınıflandırabileceğimiz bazı Rock grupları da bu tarzdan etkilenerek müziklerine Heavy unsurları da katmışlardır. Bunların en önde gelenleri olarak Physicodelic Rock tarzının öncüsü Pink Floyd'u, yine Progressive Rock grupları Genesis, Jethro Tull, Yes ve King Crimson'ı sayabiliriz. Hatta Jethro Tull, 80'lerde oldukça sert parçalar da yaparak Grammy ödülleri kapsamında 1989'da ilk kez verilen Heavy Metal Grubu ödülünü de kazanacaktır. Rush ve Marillion gibi daha geç dönem Progressive grupları da Heavy Metal öğelerini sıkça kullanmışlardır. Ne yazık ki yetmişlerin sonlarıyla birlikte Klasik Heavy Metal yıllarının da sonu gelmiştir. Aerosmith, Thin Lizzy ve Black Sabbath, üyelerinin uyuşturucu sorunlarına yenik düşmüştür. Kiss, işi ticarete dökerek ruhunu kaybetmiştir. Deep Purple eleman değişiklikleriyle kendi kendini bitirirken, baterist John Bonham'ın ölümü Led Zeppelin efsanesinin de sonu olmuştur. Judas Priest ve Queen, tarihlerinin en sönük eserlerini vermişlerdir. Metal ölüm döşeğindedir. Yine de çok az sayıda grup bayrağı taşımaya devam ederler. Okul çocuğu giyimli Angus Young'un değişik gitar tarzı ve Bon Scott'ın cehennemi çığlıkları AC/DC'yi

Metal'in yeni lideri konumuna getirmiştir. Bununla birlikte ilk gitar kahramanlarından Ted Nugent'in adı sıkça duyulmaya başlanmıştır. Deep Purple'dan ayrılan Ritchie Blackmore da daha özgür ve sert takıldığı yeni grubu Rainbow'da tüm zamanların en iyi Metal solistlerinden Ronnie James Dio ile çalışma şansı yakaladığı iki albüm ile efsaneleşmiştir: "Rainbow Rising" ve "Long Live Rock n'Roll". Bu iki albüm aynı zamanda Heavy Metal dünyasının, konusunu mitolojiden alan eski efsaneler ile ilk tanışması olur. Dio, daha sonra kurduğu kendi grubunda bu epik tarza çok fazla yer verecek, seksenlerin sonuyla hayat bulacak olan Power Metal de, Dio'nun destanlardan, kutsal savaşlardan, şövalye ve kahramanlardan bahseden bu tarzını temel alacaktır.

Led Zeppelin, Black Sabbath ve Deep Purple gibi gruplara baktığımızda, bunların blues, caz ve klasik
müzikten etkilendikleri görülür.Black Sabbath 1969 da caz ve blues-rock'un etkisiyle ''riff''
ağırlıklı bir tür geliştirmiş ve bu sonradan metalin karakteristik bir tekniğini oluşturmuştur.

Düşünsel platformda ise o yıllarda egemen olan ve artık çözülmeye başlamış ''Hippi'' kültürüne karşı
bir tepkidir metalin ortaya çıkışı.İlerleyen yıllarda Iron Maiden, Saxon vs. gibi İngiliz grupları,
kendilerini punk gruplarından ayırt etmek bir çok grubun ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.Bu
gruplar, punk'tan ''hızı'', Hard Rock'tan ise ''sertliği'' devralmışlar ve Judas Priest gibi gruplar
NWoBHM/New Wave of British Heavy Metal denen bu akıma uyum sağlayarak metale geçmişlerdir.

80'lerin ortasından itibaren metal bir çok alt türe doğru evrilmiştir.Özellikle ABD'nde klasik metal
gruplarını hız ve dinamizm olarak geride bırakan ''Trash'' ve ''Speed'' metal grupları
(Slayer,Metallica,Exodus,Anthr ax gibi) ortaya çıkmıştır.Daha sonraları ise Possessed,Death,Morbid
Angel,Autopsy gibi ''Death'' metal grupları oluşmuştur.

Metallica'nın ortaya çıkışıyla (Kill'em All albümü) metal, pop müzik dünyasında da popülerleşmeye
başlamış, bu durum bir kısım metal grubunun müzik endüstrisiyle işbirliği yapmaya başlamasına zemin
hazırlamıştır. Trash ve speed'e paralel olarak yine ABD'nde 1980'lerde üyelerinin uzun saçları
nedeniyle ''Hairspray'' diye adlandırılan ve imaj olarak Glam Rock'ı (sahne dekorlarında ve
giysilerde ''Star'' ların canlandırıldığı ve keyboard gibi enstrümanların kullanıldığı rock türü/en
önemli temsilcisi Marc Bolan) esas alan ve en önemli temsilcilerini Poison, Mötley Crue ile Guns'n
Roses'in oluşturduğu bir akım ortaya çıkmıştır. Grunge'ın ortaya çıkışı ise bir bakıma bu akıma bir
tepki sonucudur.


Avrupa'da ise 80'lerde özellikle Almanya'da, en önde gelen temsilcileri Kreator,Destruction ve Sodom
olan Trash metal grupları ortaya çıkmıştır.Diğer yandan da Hellowen, Blind Guardian ve Gamma Ray
gibi gruplar Avrupa ''Power'' metalinin kuruluşuna önayak olmuşlardır.İngiltere'de ise aslında bir
Trash metal grubu olan Venom'un satanik imgeler kullanması Black metalin ortaya çıkışına vesile
olmuştur.

1990'ların başında Grunge akımının etkisini yitirmesinin ardından, metal müzikte genel bir gerileme
ve yeraltına çekiliş görülse bile, bu durum aslında başını İskandinav metalinin çektiği bir patlama
yaratmıştır.Venom'dan esinlenen İsveç grubu Bathory'yi örnek alan Norveçli Mayhem, Darkthrone ve
Immortal gibi gruplar ekseninde canlı bir Black metal topluluğu oluşmuştur. Bunun yanısıra İsveç'te
In Flames ve Dark Tranquillity öncülüğünde Death metal ile klasik İngiliz metalini sentezleyen bir
tür melodik Death metal akımı ortaya çıkmıştır. Almanya'da 90'larda Crematory gibi gruplar Gothic
Metalde patlama yapmıştır.

Latin Amerika'da ise Trash metalci Sepultura'yı zikretmekte yarar var.
Metalin ortaya çıkışında 1970'lerdeki Hippi kültürüne ve bu kültürün aşk, sevgi gibi soyut
ideallerine karşı tepkinin rolü var demiştik. Bir başka ifadeyle, metal, hippi kültürünün devrini
tamamlaması üzerine, toplumsal ve bu çerçevede bireysel çelişkilere çözüm bulmak amacıyla karşıt bir
kültür yaratma ihtiyacından doğmuştur.

Metal, müzikal beğeninin ötesinde, kendine özgü bir dünya görüşü olan bir alt-kültürdür. Metal'in
içinde şarkı sözleri, grup imajı ve sahne alış tarzı gibi alanlarda farklılıklar gösteren bir çok
alt-tür olmasına karşın, bu alt-türler tarafından ortaklaşa olarak dile getirilen düşünceler de
vardır. Örneğin topluma ve kurumlara (kilise gibi) karşı eleştirel tutum gibi. Metal'i Hip-Hop ya da
Punk gibi diğer kültürlerden ayıran en önemli özellik, Metalcinin (siz Metalhead diye okuyun)
benliğinin merkezine müziği koymasıdır!

Ele alınan bir diğer konu ise çelişki ya da çatışmadır.Bu, hemen hemen tüm alt türlerde ortak olarak
görülür.Toplumsal eleştirinin yanında, çaresizlik, öfke, misantropizm gibi konular işlenir. Demonik
güçler, ölüm vs.gibi konuların teşhiri, toplumun diğer kesimlerine yadırgatıcı gelse bile, bunlar
birer metafordan ibarettir. Amaç görünürdeki dünyanın sahteliğini ve ikiyüzlülüğünü deşifre
etmektir.

....Metal müzik insanın içende kalmış bütün duyguları harekete geçiren bi tarzdır... metal muzik bir
isyandır, savasa, yalana, ihanete, paranın elde ettiigi guce... metal muzik bir asi'liktirde cnku
asi lik te bi asil davranıs ornegidir... insanı onyargıyla yargılamayan, insana onyargıyla
yaklasmayan tek varlıktır, canlıdır; cunku biz canlıyız....O, son bir elveda, bir kurtarıcı, bir
gunah, bir yakarıs, bir erdem, bir destek ve de ruhumn dilidir... insann hic bir zaman yanından
ayrılmıacak, her zaman içinde bulunan bi ruhtur; ruhlar beden olmeince cıkmaz ve metal muzik olumsuz
bir asktır...o bir cıglıktır, sadece onu hissdenler duyabilir... O, onu yoklugunun bile yetmedigi anlarda size yeten tek seydir.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder